1 Mayıs 2016 Pazar

Yunus Emre

Yunus Emre
Yunus Emre Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsü olan mutasavvuf ve alim, Anadolu'da yaşamış tasavvuf ve halk şairi, Türk İslam düşünürü anılmıştır. Yunus Emre Bektaşi derviş ve erendir.

    Yunus Emre cana yakın ve gönül dostu bir insandır. Şiirlerinde gönül kırmamayı, sevgiyi, barışı işlemiştir. Bir sözünde "Eğer bir müminin kalbini kırarsan Hakk’a eylediğin secde değildir''' demiş ve gönül kırmamanın önemini göstermiştir. Yunus Emre dili çok güzel, etkili kullanmıştır. Şiirlerinde insanların üzerinde durmaktan çekindiği İslami konuları çok etkili ve sade bir şekilde ele almıştır.
   
    Yunus Emre hayatı boyunca hep Allah aşkı ile yanıp tutuşmuştur ve hayatı boyunca hep bu yönde bir arayış içindedir zaten ismindeki Emre kelimesi aşık anlamına gelir bu yüzdendir Yunus Emre denmesi.





Biz Sevdik Aşık Olduk

Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi
Dilsiz kulaksız sözün can gerek anlayası

Dinlemeden anladık anlamadan eyledik
Gerçek erin bu yolda yokluktur sermayesi

Biz sevdik aşık olduk sevildik maşuk olduk
Her dem yeni dirlikte sizden kim usanası

Yetmiş iki dilcedi araya sınır düştü
Ol bakışı biz baktık yermedik am-u hası

Miskin yunus ol veli yerde gökte dopdolu
Her taş altında gizli bin imran oğlu musi


Yunus Emre

Mevlana Celaleddin-i Rumi

Mevlana Celaleddin Rumi


   Mevlana Celaleddin Rumi 1207-1273 yılları arasında yaşamış şair, düşünce adamı ve mutasavvuf. Tasavvufi Mevlevi yolunun öncüsüdür. En bilindik eserleri Mesnevi ve Divan-ı Kebir'dir.

    Mevlana'nın en bilindik şiirlerinden Etme şiiri Divan-ı Kebir'de yer alır. Mevlana bu şiiri Şems-i Tebrizi için yazmıştır.
Mevlana çok sevdiği Şems'te kendisini görmüş Şems bir nevi Mevlana'ya ayna olmuş, Mevlana'yı gerçek aşk ile tanıştırmış bu yüzden Şems-i Tebrizi Mevlananın hayatında çok önemli bir yer tutar. Mevlana Şems'le tanıştıktan sonra artık vaktinin hemen hemen hepsini Şems'le geçirmeye başlamıştı sürekli Şems'le sohbet halindeydi artık talebeleri ve halk bu durumdan rahatsız olmaya başlamıştı, çıkan bazı söylentilerden Şems rahatsız olup Konya'dan Mevlana'dan ayrılmış bunun üzerine Mevlana hz. Etme şiirini yazmıştır

Duydum ki, bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

Sen yad eller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.

Ey ay, felek harab olmuş, ziyan olmuş senin için
Bizi öyle harab, öyle ziyan ediyorsun, etme.

Ey, makamı var ile yokun üstünde olan
Sen varlık sahasını terk ediyorsun, etme.

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan
Sen ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.

Âşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.

Ey, cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.

Şekerliğinin içinde zehir dokunmaz bize
Sen zehri şeker, şekeri zehr ediyorsun, etme.

Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen, hırsızlık ediyorsun, etme.

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.

Mevlana Celaleddin’i Rumi




    

    

Sultan 3.Murad

Sultan 3. Murad

Sultan 3. Murad; 4 Temmuz 1546-16 Ocak 1595 tarihleri arasında yaşamış 12.Osmanlı padişahı ve 91.İslam halifesidir. 1574-1595 tarihleri arasında toplam 21 sene Osmanlının başında kalmıştır.

Sultan 3.Murat padişahlılığın yanında aynı zamanda şairdir. Kendisinin en bilindik şiiri ''Uyan ey gözlerim'' şiiridir. Rivayete göre bir sabah namazını kaçırdktan sonra üzüntüsünü dile getirmek için yazmıştır bu şiiri. Sultan Murad üzüntüsü ve affını dilemeyi şu mısralarla dile getirmiştir; 

Benim, Murad kulun, suçumu affet
Suçum bağışlayub günahım ref’et
Resul’un sancağı dibinde haşret
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Şiirde üzüntüsünün yanında sabah namazı vaktini de çok güzel betimlemiştir; 

Seherde uyanırlar cümle kuşlar
Dillu dillerince tesbihe başlar
Tevhid eyler dağlar, taşlar, ağaçlar
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan 

Semavatın kapuların açarlar
Müminlere rahmet suyun saçarlar
Seherde kalkana hülle biçerler
Uyan ey gözlerim gafletten uyan
Uyan uykusu çok gözlerim uyan

Son olarakta şiirinde bu dünyanın fani olduğunu, gelip geçici olduğunu dile getirmiştir Sultan Murad

bu dünya fanidir sakin aldanma 
mağrur olup taç-u tahta dayanma 
yedi iklim benim deye güvenme 
uyan ey gözlerim gafletten uyan 
uyan uykusu çok gözlerim uyan 

Köroğlu

Köroğlu


BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE
Benden selam olsun Bolu Beyi'ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Düşman geldi bölük bölük dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfenk icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Köroğlu düşer mi hele şanından
Çogunu ayırır er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır   

    Köroğlu (16. yüzyıl) Halk şairlerimiz içerisinde kavganın, özgürlüğün sembolüdür. Doğum, ölüm   tarihleri bilinmeyen, bir eski efsane kahramanı olan Köroğlu'nun adını alan bir şairimizdir.

    Köroğlu'nun asıl adı Ruşen Ali'dir. Babası Yusuf, Bolu Beyi'nin seyisidir. At meraklısı olan Bolu Beyi, seyisi Yusuf'u cins bir at almaya gönderir; fakat Yusuf'un getirdiği tayı beğenmez, adamın gözlerine mil çektirir. Yusuf tayı ve oğlunu alıp memleketten çıkar. Ruşen Ali, babasının tarif ettiği tarzda, tayı karanlık bir ahırda besler. Tay, belli bir zaman sonra kanatlanır, eşsiz bir küheylan olur. Yusuf ile Ruşen Ali, Aras ırmağına gider, orada Bingöl'den inecek olan üç sihirli köpüğü beklerler. Yusuf, köpükleri içince, tekrar görmeye başlayacak, gençleşecek ve Bolu Beyi'nden intikamını alacaktır. Fakat, Ruşen Ali köpükleri kendisi içer, babasına köpüksüz su verir. Yusuf buna bir yandan üzülür, bir yandan da, oğlu intikamını alacak bir yiğit olacağı için sevinir. Bu sihirli üç köpükten biri Köroğlu'na ebedi hayat, biri yiğitlik, biri de şairlik sağlar. Yusuf, oğluna intikamını almasını tavsiye ettikten sonra ölür. Ruşen Ali Kır-At'ı ile birlikte dağa çıkar. Köroğlu diye ün alır, bir derebeyi gibi yaşamaya başlar, her savaşta üstün gelir; bezirganlardan, beylerden, paşalardan aldıklarını yoksullara dağıtır. Delikli demir (tüfek) icat olunup da eski yiğitlik gelenekleri bozulunca, arkadaşlarına dağılmalarını tavsiye eder, "sır olur", Kırklar'a karışır.
Bu destan Yaşar Kemal'in Üç Anadolu Efsanesi yapıtında günümüz edebiyatına aktarılmıştır.